KARŞILAŞTIRMALI ARAPÇA – TÜRKÇE BAĞLAÇLAR

İçindekiler



İslâm’ın ilk dönemlerinden itibaren ciddi anlamda etkileşmeye başlayan Arapça ile Türkçe yüzyıllar süren birliktelikleriyle âdeta etle kemik misali biri biriyle kaynaşmış nadir dillerdendir. Uzun süre birlikte yaşayan ve aynı değerleri paylaşan iki toplum, kuşkusuz bu huzurlu uzun birlikteliği doğru dilsel iletişim kurma yoluyla gerçekleştirmişlerdir. Nasıl ki Türkler dinlerinin dili olan Arapçayı öğrenmek için tarif edilemez çabalar sarf ettiler ve Zemahşerî, Mukaddimetü’l-Edeb’ini Arapça bilmeyen Türklere Arapça öğretmek için yazdı. Aynı şekilde Araplar da Türkçeyi öğrenmeye çalıştılar. Bu çabalara Kâşgarlı Mahmud’un Divânü Lügati't-Türk’ü yazarak, Abbasî Halifesi el-Muktedi’ye sunması ile Esirü’d-Din Ebû Hayyân’ın Kitabü’l-İdrak li-Lisânü’l-Etrak’ını örnek olarak göstermek yeterlidir. İletişimde dilin önemini çok iyi kavrayan Müslüman milletler, her zaman Arapçaya çok önem vermişlerdir. Ancak Türklerin elinde Arapçanın işlendiği gibi işlenen bir başka yabancı dili, tarihte göstermenin pek mümkün olacağını sanmıyorum.
Müslüman milletler arasında Arapçaya hizmette en önde gelen toplumlardan biri kuşkusuz Türklerdir. Tarihten süregelen çalışmaların günümüzde bir devamı sayılabilecek bir çalışma olan “Karşıtsal Çözümlemeli Arapça - Türkçe Bağlaçlar” kitabının bir yandan Türklerin Arapça bağlaçların inceliklerini öğrenmelerine hizmet ederken diğer yandan da Arapçanın kendi gelişimi için çok büyük katkılar sağlayacağına inanıyorum. Çünkü bağlaçlar her dilin ileri düzeyde edebi kullanım ve sanatlı anlatımın en önemli araçlarıdır. Özellikle vahiy dili olan ve yüzyıllardır bir edebi güzel sanat abidesi gibi ediplerce, şairlerce işlenen ve süslenen Arapçada bağlaçların yeri ve değerinin doruğa çıktığını söylemek hakikatin teslimidir. Bunun için (وَ) sadece bir harf iken bir bağlaç olarak pek çok farklı ve cümlelerle anlatılabilecek anlamları ifade etmektedir. Ancak çok üzülerek söyleyeyim ki bizim bu bağlaç hakkında bildiğimiz, sadece iki cümleyi birbirine bağlayan ve Arapça asıllı bir bağlaç olduğuyla sınırlıdır. İşte bu basit bilginin arkasında kalan görünmeyen buz dağı gibi pek çok önemli bilgiye ışık tutan bu çalışma hakkında birkaç söz söylemek isterim ve öncelikle çalışmayı yapan değerli kardeşim ve meslektaşım Dr. Candemir Doğan’a bu meşakkatli çalışmayı göze alarak üstün bir başarıyla sonuçlandırdığı için çok teşekkür ederim.
Bu çalışma; öncelikli olarak Arapça ile Türkçe arısındaki etkileşme ve kaynaşmanın boyutlarını göstermesi açısından özel önem taşımaktadır. Bilindiği gibi Türkçe Arapçadan pek çok kelime aldığı gibi Arapçada Türkçeden pek çok kelime almıştır. Daha da önemlisi diller arsındaki kelime alışverişi sadece kelime düzeyinde kalmamış her dil ödünç aldığı kelimeleri kendi bünyesine alarak kendi öz kelimeleri arasına katmıştır. Buna en güzel örnek olarak iki dilde nerdeyse ortak bir kullanım kazanan “ve, ama, lâkin, yani …” gibi bağlaçların çoğu kullanımlarının ortak olması gösterilebilir. (وَ) bağlacının Arapçada pek çok kullanım şekli ve anlamı vardır. Her bir bağlacın anlamı kullanıldığı cümleye özel bir anlam katar. Aynı bağlaç Türkçede yeni kullanım şekli ve anlamlar kazanarak daha da zenginleşmiştir.
Genelde karşılaştırmalı incelemeler dil-edebiyat alanın en zor çalışmalarıdır. Ben bunu, ana uzmanlık dalım karşılaştırmalı edebiyat ve yan alanımda karşılaştırmalı dilbilim olduğu için rahatlıkla söyleyebilirim. Buna şunu da ilave etmem gerekir ki; karşılaştırmalı edebiyat bir derece zor ise de, karşılaştırmalı dilbilim alanında çalışma yapmanın ondan çok daha zor olduğunu da çok iyi bilirim. Bu zorluğa bir de sistemleri tamamen farklı Arapça ile Türkçenin kimi zaman çelişen kimi zaman da etkileşimle iç içe giren konularını ayrıştırma ve karşılaştırarak sonuca varma eklenince zorluğun boyutlarını da iyi anlaşılacağını sanıyorum. Tüm bunlara rağmen Dr. Candemir Doğan’ın bu zorlukları göğüsleyerek cesaretle başlayıp başarıyla sonuçlandırdığı bu çalışmasını takdirle karşılıyorum. Özellikle karşılaştırmanın Kur’an-ı Kerim ile onun mealiyle örneklendirilmesi değerini bir kat daha artırmıştır.
Bağlaçlar çoğu zaman bir harf gibi görünen ve gözden kaçan bağlaçların meallerde yer almaması önemli bir eksikliktir. Bu eksikliğin doğurduğu sıkıntılara kutu içinde eğik olarak verilen bağlaçlı ayetlerin tercümeleriyle rahat bir tercüme üslûbu kazandırılması bence çok önemli ve çalışmanın beklentilerin çok ötesinde sonuçlara ulaştığının bir göstergesidir. Bular gibi önemli ayrıntılara ışık tutan bu çalışmayı, ilk fırsatta Arapçaya çevirmek benim için büyük bir arzu ve mutluluk vesilesi olacaktır. Çünkü bu çalışma sadece Türkçeye katkı sağlamakla kalmıyor belki daha çok ve önemli katkıları Arapçaya sağlamaktadır.
Allah (cc)’ın Arapçayı vahiy dili olarak seçerek Kur’an-ı Kerim’i onunla indirmesi, Arapçanın icâz, ıtnâb ve belâgat dili olmasını zorunlu hâle getirmiştir. Bunun için tek bir harf veya kelimenin yerinde kullanılmaması veya yerinin değişmesi, anlamı küçümsenmeyecek derecede etkiler, hatta anlamı maksadından uzaklaştıracak kadar değiştirebilir.
Arapçanın bu özelliklerinden dolayı anadili Arapça olan biz Araplar dahi, Arapçanın eşsiz belâgat sistemi karşısında çoğu zaman âciz kalmakta, hatta anlama çok dar boyutlarda kalmakta ve çokta iyi idrak edemeyebiliyoruz. Bizim anlamaktaki durumumuz bu iken, Arapçayı yabancı dil olarak öğrenen bir Türk’ün Arapçayı anlamak için yaşadığı zorlukları çok daha iyi tahmin edebiliyorum. Bu yüzden özellikle iki dil arasında karşılaştırmalı incelemelere daha çok ağılık verilerek, diller arasındaki mümkün olan en ileri düzeydeki eşit aktarımın sağlanması gerektiğine inanıyorum. Yapılan çalışmaların da raflarda kalan sadece akademisyenlere hitap eden değil, halkın istifadesine sunulan eserler olmasını çok arzu ediyorum.
Benim çok arzu ettiğim diğer bir şey de bu tarz karşılaştırma çalışmalarının her iki dilin tüm alanlarını kapsayacak biçimde genişletilerek yaygınlaştırılmasıdır. Buna ilaveten çalışmaların hem Türkçe hem de Arapça olarak karşılıklı sayfalar hâlinde düzenlenerek mutlaka toplumun faydalanması için yayınlanmasının gerekli olduğunu belirtmek isterim.
Bu çalışmanın etle kemik misali kaynaşmış birbirine sevdalı ve kardeş iki toplumun daha da yakınlaşmasına vesile olmasını ve benzer çalışmalarla devam etmesini temenni eder, tekrar teşekkürlerle aziz kardeşime başarılar diler, yeni hizmetlerini beklerim… 
                                       Prof. Dr. Abdu’l-Aziz Muhammed ‘Avadallah
                                       el-Ezher Üniversitesi Beşerî Bilimler Fakültesi
                                                       Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanı
                                                      Kahire–2008


إن الجملة باعتبارها أهم وحدة لغوية لتحقيق اتصال الإنسان ببيئته وبمن حوله ووسيلته فى نقل فكره ومشاعره الإنسانية، منظومة هارمونية قوامها ربط الكلمات بعضها البعض فى صورة  تؤدى إلى معنى؛ ومن ثم تتحول الكلمات داخل الجملة إلى وسيلة اتصال هامة  وحيوية للغاية، عند ربطها بأدوات الربط داخل الجملة. وبناءً عليه فإن توصيل المعانى والمفهوم من خلال العبارات المتناسقة، لا يتم إلابتحقيق الإنسجام بين الكلمات؛ الأمر الذى يرتبط إرتباطا وثيقا بتحقيق إنسجام الروابط بين الجمل.
إن تجمع الكلمات أو الجمل ليس مجرد تجمع عشوائى، بل أنه تجمع داخل نظام متناسق و متوافق مع بعضه البعض لأقصى درجة، ويتحقق من خلاله نجاح الإنسان فى الإتصال بمن حوله وإبلاغهم فكره وثقافته. ولكى يصبح الإتصال وسيلة تعبير قوية و مؤثرة، لا بد من أن تتوافر لعناصر الجملة، علاقة أو رابطة، تجمع بينها من كافة النواحى. ولذلك تعد الروابط داخل الجملة، وسيلة لا مثيل لها من اجل عبارة مثالية تقوم بتقديم حزمة المعلومات المطلوبة عن طريق الوحدات الدلالية فى اللغة، ضمن سياق يضمن استواء التعبير.
بهذه العبارات الرصينة يقدم الباحث الدكتور/ جاندمير دوغان بحثه "الروابط بين العربية و التركية" وهو بحث يعرض تجربته البحثية فى مجال الدراسات اللغوية التقابلية بين العربية و التركية.
وجدير بالذكر أن هذا النوع من الدراسات اللغوية التقابلية يحظى الآن بإهتمام كبير       بين الباحثين اللغويين عامة، وبين القائمين على الدراسات اللغوية بين التركية و العربية خاصة؛ الأمر الذى دعانى لقبول التقديم لهذا الكتاب.
وقد أحسن الباحث فى دراسته إستناده إلى مصادر ومراجع نقومها من مصادر ومراجع الدرجة الأولى فى مجال الدراسات اللغوية العربية لمؤلفين أثروا الحياة اللغوية بأمهات الكتب، منهم سيبويه والرمانى والمالقى وابو حيان الأندلسى والصفاقصى وابن هشم والزمخشرى.
وقد التزم الباحث المنهج الوصفى المقترن بالتحليل، ومن ثم عُنى بأن يقدم تعريفا لكل أداة من ادوات الربط فى اللغة العربية، مستندا فى ذلك إلى كتب النحويين العرب، و ايراد ما سطروه من نماذجها في كتبهم، وما استعانوا على بيانها من النصوص القرآنية، والآيات التى ترد الروابط فيها، ثم تقديم مقارناتها التركية.
ومن ثم عُنى الباحث في دراسته بان يجرى تحليلا تقابليًا للروابط من حيث علم الصرف و علم النحو و علم الدلالة فى كل من اللغتين التركية والعربية. وقد أدى ذلك إلى التوسع المطلوب فى ذكر أنواع الروابط ووظائفها، من حيث ما تضيفه الروابط على المعنى داخل الجملة من العلاقة المطلقة أو الترتيب أو الإبتداء والإنتهاء أو التصريح أو التزامن أو الإختيار أو التنظيم أو توكيد النفى أو الإستفهام أو السببية أو الاحتمال.
وقد أملي ذلك على الباحث أن يُخَرِّج بحثه فى صورة يتحتم فيها التوسع فى البحث أفقيًا ورأسيًا، ومن ثم خروجه بنتائج هامة، أذكر منها خلو اللغة التركية من مقابلات لبعض من الروابط فى اللغة العربية منها الرابطة "ف" الابتداء، وأنه فى كثير من الأحيان ما يُحَتِّم التعبير فى اللغة التركية، إستخدام أكثر من مقابل للتعبير عن الرابطة العربية الواحدة.
إن الدراسة التي قدمها الباحث بعنوان "الروابط بين العربية و التركية" ذات فائدة حيوية بالنسبة للقائمين على الدراسات اللغوية التقابلية العربية والتركية، وآمل في القريب العاجل الاطلاع عل المزيد من دراساته في هذا التخصص.
                                                     أ. د. عبد المنصف مجدى بكر
                                                     استاذ اللغة التركية المتفرغ
                                                   رئيس مجلس قسم اللغات الشرقية الاسلامية سابقاً
                                                       كلية الألسن – جامعة عين شمس
                                                     القاهرة - 2008


Dil; insanın düşünme, düşünce ve duygularını aktarma, çevresini algılama ve iletişim kurma aracıdır. İletim görevini yüklenen en önemli birim ve iletinin kalıpları olan cümle, kelimelerin anlam oluşturacak şekilde bağlanmasıyla oluşan bir ahenk manzumesidir. Başta basit bir eşya veya eylem adı olmanın ötesinde bir değer taşımayan kelime, cümle oluşturacak biçimde birbiriyle bağlantılı hâle getiren, belirli bir anlam içeriği olan bağlaçlarla bağlanınca, incelikli ve üstün bir iletim aracına dönüşür. Anlatım veya aktarımın uyumlu ifadeler içinde iletimi, başta kelimeler arası uyumun sağlanması sonra da cümleler arası bağlaçların insicamlı kullanımıyla kelimeler canlanarak anlamsal değer kazanır ve yüksek bir bildirişim unsurları hâline gelir.
Dilin ana maddesi kelime ve onlardan oluşan cümle olsa da, iletişim kelime veya cümlelerin oluşturduğu kelime-cümle yığınlarıyla değil, aksine son derece birbiriyle uyumlu ve ahenkli dizilimleriyle olur. İletinin etkili bir ifade aracı hâline gelebilmesi için kelime ve cümle unsurlarının düzgün ve aralarında çeşitli yönlerden bağlantılı olması gerekir.
İletişimde söz ile anlam arasındaki ilişkiyi düzenleyen araçlarından biri de bağlaçlardır. Bağlaçlar, dilin anlam birimlerini bütünleştirerek bilgi demeti oluşturdukları için eksiksiz anlatımın olmazsa olmaz araçlarıdır. Bağlaçlar hem fiziki görünümde kelimeleri, kelime gruplarını veya cümleleri birbirine bağlar hem de ifadenin iç örgüsünü oluşturur. İletilen bilgilerin bir birlik ve bütünlük içinde birbiriyle bağlantılı aktarımını sağlayan, anlatımın eksik veya yanlış anlaşılmasını önleyen dilin en önemli fonksiyon kelimeleridir.
İlk Arap dil çalışmalarının gelişmesiyle birlikte, anlamları değiştirme ve çeşitlendirme gücünde olan bağlaçlar da dikkat çekti ve Sibeveyh (180/H)'in kitabında oldukça geniş bir yer aldı. Sibeveyh’le başlayan çalışmaların gelişmesiyle belki nahiv konuları arasında en çok bağımsız kitap yazılan bir konu haline geldi. Hatta öyle ki dilbilimle ilgisi olan hemen hemen her âlim ya müstakil eser yazdı veya eserlerinde bağlaçlar konusuna özel başlık ayırdı.
Bağlaç çalışmaları, Rummânî (384/H)’nin “Ma’ânî’l-Hurûf” kitabıyla yeni bir boyut kazandı. Hicrî 8. yy ise bağlaçların en yoğun işlendiği bir dönemdir. Bu dönmede yazılan önemli bir eser Mâlıkî (702/H)’nin kitabıdır. Ebû Hayyân el-Endelûsî (745/H)’in konuya özel önem vermesiyle onun öğrencisi el-Murâdî (739/H) ile es-Safâkasî (742/H) bu alanın en önemli eserlerini yazdılar. Aynı zamanda Ebû Hayyân’ın, İbn Hişam (761/H)’ın bağlaçlar konusundaki muhteşem eseri yazmasında etkili olduğu bilinir.
Genellikle önceleri bağlaçlar, sadece anlamsal ve yapısal yönleriyle ele alındı. Ancak ilk defa bağlaçları dildeki işlevsel yönleriyle ele alan ve edebi işlevlerini ön plana çıkaran Zemahşerî (538/H)’dir. Aslında ondan önce bağlaçların anlamsal işlevlerine, başta fakihler ve müfessirler olmak üzere diğer bilim adamları da dilbilim maksatlı olmayan yoğun ilgi duydular. Ancak onların konuya yaklaşımı, bağlaçları tüm yönleriyle genel yapısı içinde düzenlenme şeklinde olmamış ve hep âlimin çalıştığı tefsir, kelâm, fıkıh gibi alanlarla sınırlı kalmıştır.
Günümüzde ise bağlaçlar, yabancı dil olarak Arapça öğretim problemlerinin çözümü, yoğunluklu olarak da dinî metinlerin tercümesinde özel önemi olan bir konudur. Çünkü her dilde olduğu gibi Arapçada da bağlaçlar, ileri düzey dil kullanımının temel araçlarıdır. Bağlaçlar, dilin unsurları arasında bağlantı kurarak âdeta aralarında birlik ruhu, yapı ve anlam bütünlüğü oluşturarak bilgi aktarım ve iletişimi sağlayan vazgeçilemez araçlardır. Bu işlevleri sebebiyle diller arasında yapılacak tercüme ve özellikle de öğretime katkıda bulunmak için bağlaçlar konusu karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Bu çalışmada önce genel olarak bağlaçların dil unsurları arasındaki yeri ve değeri belirlenmeye çalışılmıştır. Bunun için konuya hazırlık niteliğinde olan birinci bölümde genel anlamda dil ve dil bilimleri açısından bağlaçların yeri bulunmaya çalışılmıştır. Yine bu bölümde, bağlaçlar konusunda yapılacak karşılaştırmaların esaslarını belirleme ve karşılaştırmayı bilimsel prensipler üzerine kurmayı sağlayacak olan kıstaslar belirlenmiştir. Bunların belirlenmesi için gerek duyulan iki dil arasındaki yapısal ve anlamsal farklarla da, konunun aydınlatılmasına yardımcı olması gereğinden dolayı kısaca değinilmiştir. Yapılan bu hazırlıklarla bir yandan genel olarak iki dil arasındaki karşılaştırma esasları ile ilgili prensipler belirlenirken diğer yandan da özel olarak bağlaçlar konusunun karşılaştırılmasına hazırlık yapılmıştır.
Arapçada geleneksel olarak bağlaç kabul edilen on bağlaç karşılaştırılırken önce bağlacın Türkçedeki durumu ile ilgili bilgiler verilmiştir. Aynı şekilde Arapçada bağlaç ile ilgili genel bilgiler verilerek karşılaştırama ortamının hazırlık çalışmaları yapılmıştır. Bu ön hazırlıklar yapıldıktan sonra Arapçadaki anlamları ele alınarak örneklerle açıklanmıştır. İşlenen bağlacın eğer ortak kullanımı varsa aynı anlamda Türkçede kullanılıp kullanılmadığı araştırılmıştır. Bağlacın Türkçede hangi bağlaçlarla karşılandığı veya karşılanmasının uygun olacağı belirlenmeye çalışılmıştır. Bağlacın geçtiği örnek bir ayet seçilerek, tercümelerinde bağlacın kullanıldığı anlamlar belirlenmiştir.
Karşılaştırmada Kur’an-ı Kerim ve onun tercümelerinin tercih edilmesi, bağlaçların kullanımında her iki dilde en yüksek dil örnekleri olması gereğindendir. Arapça bağlaçların kullanım örnekleri, Arapçanın belâgat şaheseri olan Kur’an-ı Kerim’den alınmıştır. Türkçe bağlaçların örnek kullanımları da Arapçadakine paralelliği açısından belki de dilin en titiz kullanım çabasının gösterilmesi ve tam kusursuz bir denkleştirmenin olması gereğinden dolayı Kur’an-ı Kerim tercümeleri seçilmiştir.
Karşılaştırmada farklı Türkçe Kur’an-ı Kerim tercümeleri arasından en iyi seçimin yapılabilmesi için nitelikleri farklı olan tercümeler arasından model olma özelliği gösterenler karşılaştırmaya esas alınmıştır. Çeşitli yönlerden farklı özellikler gösteren sekiz tercümeden oluşan bir kümenin Arapça bağlaçların aktarımında kullandıkları Türkçe paralel bağlaçlar belirlenmiş ve seçimlerindeki isabetlilik değerlendirilmiştir.
Karşılaştırmada her iki dilde bağlaçlar, yapı, anlam ve özellikle de işlev odaklı bir yaklaşımla ele alınmıştır. İletişime kattıkları anlamsal ve yapısal değerlerinin diller arası aktarımda korunmasının önemi vurgulanmıştır. Konu, temelde karşılıklı olarak iki dili öğrenmeye çalışanları doğrudan ilgilendirdiğinden açıklama ve uygulamalarda öğrenim ve öğretim maksatlı bir yol da izlenmiştir. Buna paralel olarak, bilgilerin açık olarak ortaya konabilmesi için isimlendirme ve tanımlamaların açık olmasına özel çaba gösterilmiştir. Her bağlacın kullanım anlamları, ilgili kaynaklarda kullanılan değişik isim ve tanımların önemlileri verilerek işlevine uygun bir isimle isimlendirilmiştir.
Bu çalışmanın her safhasında yardımlarını esirgemeyen değerli Mısır Türkologları; Prof. Dr. Muhammed Abdu’l-Lâtif Heridî, eseri inceleme ve kıymetli takdimleri yazma zahmetinde bulunan Prof. Dr. Abdu’l-Munsif Mecdî Bekr Muhammed ile Prof. Dr. Abdu’l-Aziz Muhammed ‘Avadallah ve diğer emeği geçenlere en içten teşekkürü bir borç bilirim…
Bu çalışmanın Arapça alanında çalışan herkese faydalı ve ufuk açıcı olması dileklerimle…
                                                            Doç. Dr. Candemir DOĞAN